Bilimsel Açıklamalarla Rüyaların İşlevi Nedir ve Neden Rüya Görürüz?
Psikanalizin kurucusu Freud’a göre rüyalar gerçekleşmemiş arzularımızın ya da derinde yatan korkularımızın sahnelenmesiydi.
Freud’dan sonra gelen pragmatik teoriciler ise rüyaları gerçek hayatımızın birer yansıması olarak gördü. Ancak hiçbiri rüyaların nasıl işlediğini, neden rüya gördüğümüzü bilimsel verilerle açıklamadı.
Antik Uygarlıklar Rüyaları Nasıl Yorumluyordu?
Mezopotamya’da rüyalar, kehanetleri insanlara aktaran “rüya yorumcuları” tarafından yorumlanır ve tanımlanırdı. Bu kültürde Mısır uygarlığı, Arap uygarlığı ve Yunan kültürünün rüya yorumlama geleneklerinin kalıntıları görülmektedir.
Antik Mısır’da ve Antik Yunan’da rüya yorumcuları din adamları kadar önemli kültürel statüye sahiplerdi. Yunan filozof Aristo’ya göre insanlar, zihnin ‘uykudayken eriştiği bilgelik seviyesini’ koruma kapasitesine sahipti.
Antik Hint ve Çin gibi Asya medeniyetlerinde rüyalar dini ve dini olmayan şeklinde sınıflandırılır, fizyoloji, mitoloji ve patoloji gibi alanların çalışma konusu halinde işlenirdi.
Modern Bilim ve Rüyaların İşleyişi
Rüyaların insan organizmasını aşan biyolojik bir olgu olduğunun en önemli kanıtı, hayvanların da rüya gördüğünün anlaşılmasıdır. Bu çıkarım sayesinde rüyaların evrimsel sürecin bir parçası olduğunu ve insan türü ortaya çıkmadan önce de hayvanların zihninde var olduğunu biliyoruz.
Bugün modern bilimin uyku döngülerini ortaya çıkararak rüyaların REM (Rapid Eye Movement) uykusu adı verilen aşamada meydana geldiğini göstermesi rüyalara dair en bilimsel kanıtları sundu.
REM aşamasında beyin norefinefrin, serotonin gibi motor sinyalleri kaslara ileten nörotransmiterlerin salgısını baskılar ve bu sayede rüyada yer alan aktivitelerin yalnızca zihinde kalmasını ve vücuda iletilmemesini sağlar. REM aşaması düzgün işlemeyen bireylerde uyurgezerlik gibi problemler ortaya çıkar.
Rüyaların İşlevine Dair Teoriler
Beynimiz uyurken uyanık olduğu zamanlara kıyasla daha aktiftir. Uyku sırasında beyin, kendini yenileyen ve güncelleyen bir bilgisayar gibi düşünülebilir. Teoristler rüyaların bilgileri uzun dönem hafızada tutmaya yardımcı olduğunu düşünüyor.
Ayrıca rüyaların duygusal ve hissel hafızanın yer aldığı limbik sistemle doğrudan ilişkide olduğu varsayılıyor. Limbik bölge rüya görmeyle birlikte en üst derecede aktive oluyor.
Psikosomatik teoriye göre ise rüyalar, beynin baskıladığı derin hareketlenmeler yardımıyla sinirleri yenilemek gibi kritik bir göreve sahip. Bunun yanında çalışmalar, rüya görmekte güçlük yaşayan kişilerde yüksek tansiyon, anksiyete ve depresyon şikayetlerinin görüldüğünü gösteriyor.
Genel çerçevede bilim insanları, rüyaların problem çözme, duyguları hazmetme ve hafızayı yenileme mekanizmalarında işlevleri olduğu konusunda hemfikir. Onları geleceğin habercisi veya Tanrı’nın iletisi olarak görmesek de rüyalarımıza kulak vermek, bilimsel olarak bilinçaltımıza inen yolda işimizi kolaylaştırıyor.