George Floyd eylemleri: Gösteriler ne anlama geliyor, bundan sonra ne olacak?

0 3

ABD Minneapolis’te George Floyd’un öldürülmesiyle başlayan eylemler, ABD sınırlarını da aşarak dünya çapında yeni bir ırkçılık karşıtı dalga yarattı. Eylemlerin merkezi ABD’de protestocularla polis arasında yaşanan sert çatışmalar kadar, eylemlerin niteliği ve geleceğine ilişkin de çeşitli tartışmalar gündeme geldi. Protestolarla ilgili gündeme gelen ‘Eylemler ne anlama geliyor? ABD’de ırkçılık ne boyutta? Yaşanan çatışmaların tek suçlusu Trump yönetimi mi? Bundan sonra ne olacak?’ gibi soruları, gazeteci/yazar Andre Vltchek ile konuştuk. Vltchek, yaşanan ırkçılık sorununun öncelikle ABD’nin ‘temellerinde yattığını’ söyledi: ‘Yerli halkın soykırımı, kölelik, ırk ayrımcılığı ve nihayetinde emperyalizm ve neo-sömürgecilik.’ Vltchek, George Floyd cinayeti sonrasında yaşanan eylemlerle ilgili olarak ise, cinayetin ‘çoğu insan için bardağı taşıran son damla’ olduğunu belirtti ve “Ülke ‘patladı’. Ya da daha doğrusu, onlarca yıldır ezilen, sessiz ve aşağılanmış olanlar öfkelerini dile getirdi” ifadelerini kullandı. Öte yandan, “Eylemler ABD’de olumlu yönde bir değişikliğe yol açabilir mi?” sorusunu yanıtlayan Vltchek, ABD yönetim sisteminin ‘buna izin vermeyeceği’ görüşünde: “Devam eden protestolar, ABD’nin beyaz olmayan sakinlerinin ‘özgürlüğün kalesi’ olarak adlandıran ülkede yaşamak zorunda kaldıkları dehşete dikkat çekebilir. Ancak ülkeyi yöneten rejim hiçbir zaman temel veya ‘pozitif’ değişikliklere izin vermeyecektir.” Floyd cinayetinin ardından başlayan eylemlerle ilgili en çok tartışılan konulardan bir diğeri ise eylemlerin niteliği. Öne çıkan bir görüşe göre, eylemler yalnızca ‘ırkçılık karşıtı’ bir nitelik taşırken, bir diğer görüşe göre ise eylemler var olan sınıfsal çelişkileri de yansıtıyor. ‘ABD’de ırkçılık karşıtlığı, sistem karşıtlığıyla eş anlamlı’ Vltchek ise, Batı sisteminin ‘endemik olarak ırkçı’ olduğunu söyleyerek, ırkçılık karşıtı eylemlerin sistem karşıtlığıyla eşit olduğu düşüncesini dile getirdi: “Protestolar, özü itibarıyla ırkçılık karşıtıdır. Bunun yanında, bazı bireyler ve gruplar da ABD içindeki derin sınıf çelişkilerine dikkat çekmeye çalışıyor.Unutmayalım ki tüm Batı sistemi endemik olarak ırkçıdır, bu yüzden ‘ırkçılık karşıtlığı, ‘sistem karşıtlığı’ ile eş anlamlıdır. Şaşırtıcı ve cesaret verici bir şekilde, birçok protestocu şimdi sadece erkek ve kız kardeşleri için değil, tüm dünyadaki insanlar için, batılı yöneticiler tarafından ezilmiş olanlar için’ de adalet istiyor. Bu, genellikle bir ‘sömürgeci efendinin’ sağladığı ayrıcalıklardan yararlanan ve dünyamızın yapılandırılma biçiminde önemli değişiklikler istemeyen ABD beyaz orta sınıfından pek duymadığınız bir şeydir. Bu, bir bakıma, ‘İmparatorluk’ için yalnızca iki tanınabilir ırkın olduğu teorisini destekliyor: beyaz ve ‘öteki’. Ve şimdi Amerikan şehirlerinin sokaklarında olan şeyler de ırkçılıkla ilgili. Bu durum 500 yıldır böyleydi, ancak birçok batılı siyasi figür ve entelektüel bu gerçeği yüksek sesle dile getirmiyor.” Tek suçlu Trump mı? ABD’deki eylemler kadar, Trump yönetiminin eylemcilere ilişkin tavrı da tartışma konusu oldu. Ulusal Muhafızları şehirlere çağıran Trump, eylemlerin yayılmasından ‘aşırı sol’ ile ‘güçsüz demokrat belediye başkanlarını’ sorumlu tutarak gösterileri şimdiden seçim malzemesi haline getirmeye başladı. Bu durum ayrıca, ABD kamuoyundaki ‘Trump karşıtlığını’ da yükseltti. Ancak, yaşanan ırkçı cinayetler ve eylemcilere yönelik sert polis müdahalesinin sorumluluğu yalnızca Trump yönetiminin mi? Vltchek, bu soruyu ise şu şekilde yanıtladı:  “Donald Trump’ı ABD siyasetinde bir tür anomali olarak tanımlamak tamamen ikiyüzlülük. Obama’nın ölüm saçan dış politikası gerçekten daha mı iyi? Obama Afrikalı-Amerikalı insanların yaşamlarını iyileştirdi mi? Tabii ki hayır. Ya Clinton? Evet, hem Obama’nın hem de Clinton’un belli bir ‘cazibesi’ vardı ve bu tam da Avrupalıların sevdiği şeydi. Afrika ya da Orta Doğu’da masum milyonları öldürmek sorun değil. ABD Başkanları (Batı) etiketlerini, ‘sofra adabını’ bildiği sürece, geri kalan her şey affedilir. Tabii ki, Donald Trump veya George W. Bush gibi bireyler tehlikeli canavarlardır, ancak genel olarak eylemleri, kameraların önünde, çok daha uygun bir şekilde davrananlarla aynıdır. Sorduğunuz şey kolayca cevaplanabilir: ABD yönetimi altındaki protestoculara karşı ‘sert tutum’ alınacaktır. Vahşet, esas olarak Washington tarafından, ulusun doğumundan beri kullanılmaktadır. Yerli Amerikalılar soykırım olarak tanımlanabilecek cinayetlerle katledildi. İsyancı köleler tecavüze uğradı, işkence gördü ve öldürüldü. Savaşları protesto eden öğrencilere ateş açıldı ve öldürüldü. Ancak, şu anda olan şey kötü, korkunç, ama hiç de yeni değil.” ‘ABD ve Hong Kong’daki eylemler taban tabana zıt’ Floyd eylemleri aynı zamanda çeşitli Avrupa ülkelerine de yayılarak dünya çapında bir eylemlilik sürecini de beraberinde getirdi. Öte yandan, ‘Özgürlük’ ve ‘baskıya karşı direnme’ gibi sloganlarla düzenlenen eylemler, benzer sloganlar kullanıldığı için Hong Kong eylemlerine de benzetildi. Peki, ABD ile Çin arasında öne çıkan gerilim başlıklarından biri olan Hong Kong meselesi, ABD’deki George Floyd eylemlerine ne kadar benziyor? İkisi arasında bir paralellik kurulabilir mi? Vltchek’e göre bu iki eylemlilik süreci birbirine taban tabana zıt: “Durumu analiz etmek için haftalar geçirdiğim Hong Kong’da, çoğunlukla gençler İngiliz eğitim sistemi, Batı propagandası ve Avrupa ve ABD büyükelçiliklerinin ve örgütlerinin doğrudan katılımıyla raydan çıkmıştı. Dış güçlerin çıkarları açıktı: Çin liderliğini itibarsızlaştırmak ve mümkün olduğunca çok zarar vermek. Hong Kong’da patlak veren isyanlarda ‘kendiliğinden’ hiçbir şey olmadı. ABD’de ise, polis şiddeti ve George Floyd’un korkunç ölümü, ülkenin dört bir yanındaki sayısız topluluk ve şehirde içgüdüsel öfke patlamalarına yol açtı. Hong Kong’da, Pekin karşıtı isyanlar “Ya belli bir şekilde davranırsa ve kesinlikle meşru yasaları belirli bir şekilde kullanırsa?” gibi spekülasyonlara dayanırken, ABD’de yaşanan ‘korkular’ gerçek: Aşırı kalabalık cezaevleri, hayal edilemez polis vahşeti. Binlerce kişi polis tarafından vurularak öldürüldü, bunların çoğu da etnik azınlıklara mensup. ABD ve Avrupa soykırımlar yaratıyor ya da en azından destekliyor. Çin ise hastaneler, okullar, demiryolları, otoyollar ve fabrikalar inşa ediyor. Hangi sistemin daha korkunç olduğu açık. Ve gezegenimizin buna isyan etmesi gerekiyor.” Bundan sonra ne olacak? George Floyd eylemlerinde ‘Bundan sonra ne olacağına ilişkin’ öngörülerde bulunan Vltchek, ABD ile Avrupa’nın ‘isyanı önemsizleştirmek için ellerinden geleni yapacaklarını’ vurgulayarak şunları söyledi: “Protestolar, kimlerin katılacağına ve kimlerin harekete geçeceğine bağlı olarak sönebilir veya devam edebilir. George Floyd’un korkunç ölümü, hem çok gerçek, hem de semboliktir. Geçenlerde yazdığım ‘ABD tarafından ezilen Dünya nefes alamıyor: Soykırım ve kölelik üzerine’ başlıklı makalemde belirttiğim gibi, Minneapolis’teki cinayet, büyük bir uluslararası sorun haline geldi ve batı emperyalizmine karşı küresel bir ayaklanmayı tetikleyebileceği anlaşılıyor. Elbette, ABD ve Avrupa isyanı önemsizleştirmek için ellerinden geleni yapacaklar. Vatandaşlarının birçoğu şu anda ‘Barış’, ‘Aşk’ ve ‘Irk önemli değil’ gibi sözleri konuşuyor ve yazıyor. Tabii ki, iktidar ırkı ve iktidar kültürü için en çok arzu edilen sonuç statükonun korunmasıdır: İnsanlar protesto ederler, sonra evlerine dönerler ve her şey eskisi gibi kalır. Siyahlar eziyet görmeye devam ederler, ‘Beyaz olmayan dünya’ itaatkar koşullarda yaşamak zorunda kalır. Milyonlarca insan ölmeye devam eder ve böylece ayrıcalıklı olanlar şanslı hayatlarını yaşarlar. Beyaz Batılı güçlerin gezegenimizin geri kalanını bir toplama kampına çevirdiği 500 yılı aşkın tarih, halının altına süpürülüyor ve tamamen sansürleniyor. Ancak bir gün, dünyanın bu tür düzenlemeleri çökecek. Bir gün; ya çok yakında, şu anda tanık olduğumuz şeyin bir sonucu olarak ya da çok uzak olmayan bir gelecekte. Çünkü böyle bir ‘düzenleme’ ahlaki açıdan yanlış ve sürdürülemez. Devrim Batı’dan gelmeyecek. Batılı ‘sözde Sol’dan bile değil. Batı solu şimdi komplo teorilerinde, Soros ve diğerlerini ‘Afro-Amerikan isyanlarını finanse ettikleri için’ suçluyor. Devrim dışarıdan gelecek – ezilen dünyadan. Ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki azınlıklar katılacak, çünkü bunlar Gezegenimizin hem ‘dış’ hem de ‘ezilen’ bölümünün bir parçası.” Yazıda ifade edilen görüş ve düşünceler, Sputnik’in görüşlerini yansıtmayabilir.

Leave A Reply

Your email address will not be published.