Kendi Ses Kaydımızı Neden Beğenmeyiz? Bu Ses Neden Bizi Rahatsız Eder?
Muhteşem sesi olan bir şarkıcı ya da seslendirme sanatçısı değilseniz muhtemelen kendi sesinizin kaydını dinlemekten hoşlanmıyorsunuzdur. Bir kulaklıktan dinlediğiniz o kayıttaki sesin, yıllardır ağzınızdan çıkan ses olduğuna inanmak güçtür. Burada yaşanan gariplik sesinizin başarısızlığı ya da sizin yeteneksizliğiniz değildir. Burada özel bir neden vardır.
Sesleri nasıl duyarız? Elbette kulağımızın algıladığı titreşimlerle. Bu titreşimler, öncelikle orta kulaktaki üç kemiğe ve daha sonra titreşimleri sinir sinyallerine dönüştüren salyangoz şeklindeki bir organ olan Koklea’ya gönderilir.
Bir araba kornası, bir müzik, dalga sesi gibi dışarıdan gelen sesleri kulak kanallarımız aracılığıyla iç kulağımıza ve kokleamıza geçen ses dalgaları sayesinde algılarız. Sesimiz bir hoparlör ya da kulaklık ile kendimize dinletildiğinde, hava kaynaklı titreşimler duyuyoruz. Ancak ses, kendi vokal tonumuzdan geliyorsa durum biraz farklıdır. Konuştuğumuzda duyduğumuz birçok şey dış sesle aynı algılanıyor fakat aynı zamanda çene kemiğimizin ve kafatasının içinden geçen titreşimleri de alıyoruz. Bu durum, ataletsel kemik iletimi olarak da biliniyor. Bu ayrıca duyduğunuz sesin kalitesini de değiştiren bir etken. Kemik iletimi, düşük frekanslı titreşimleri “ortaya çıkarma” eğilimindedir ve sesinizi gerçekte olduğundan daha derin ve daha az gıcırtılı yapar.
Her durumda bu sesten hoşlanmazsınız çünkü bu alışkın olduğunuz ses değildir. Kendiniz için de kolayca ters etkiyi deneyebilirsiniz. Örneğin ellerinizle kulağınızı kapatın, bu sayede sadece kemikle iletilen titreşimleri duyarsınız ve hava ile iletilen titreşimleri engellersiniz. Sesinizin normalden çok daha derin olduğunu fark edeceksiniz. Dolayısıyla malesef gerçek sesiniz kaydettiğinizde duyduğunuz sestir.